27 Mayıs 2015 Çarşamba

Bir şapkanın Renklerinde Saklı Hikayeler

   Bugün Bornova  Nazım Hikmet Kültürevi’nin bahçesinde  bir masal gecesini daha geride bıraktım.Sabahleyin   zihnimde bugün hangi masalları anlatayım  sorusu dolaşırken eve gidiş yolunda bir an bir rüzgar esti ve  bu renkli şapka uçtu düştü önüme.Renkleri öyle büyüledi ki beni hiç düşünmeden taktım kafama yürüdüm yoluma.Kafama takmamla birlikte bir an kendimi şapkanın  hikayesinin içinde buldum.Çok eski zamanlarda  bu dünyadan göçmekte olan yaşlı bir bilge adamın ellerinin büyüsüyle ilmek ilmek örülmüştü bu hasır şapka.Bu bilge adamın öğretileri parmaklarından  her bir ilmeğe sızmış, ağzından çıkan her bir kelime uçup ilmekler arasında yerini bulmuş, hayata dair umudunu özünden gelen  nefesiyle üflemiş , başka bir dünya hayalini örmüş bu hasır şapkaya.İlk örüldüğünde de hasırın kendine has olan rengini taşıyormuş.Gözlerini yummadan önceki  son niyeti  bu hasır şapkayı  rüzgara bırakacak olması ve onun  dünyada  unutulmaya yüz tutmuş hikayeleri toplayıp tanıklık ettiği hikayelerin her birinin  her ilmekte başla bir renge bürünecek olmasıymış.Rüzgar esmiş ve şapkayı uçurup uzun sürecek  bir keşf-i dünyaya  çıkarmış  çöller aşmış ,dağlar geçmiş  ..Topladığı her bir hikaye farklı bir renk katmış ve bir hikaye anlatıcısı bulup ilmeklerinde  taşıdığı hikayeler  dile gelene dek bu devam etmiş .O beni buldu ve ben de onun ilmeklerinde saklı hikayeleri bugün paylaşıyorum.Sıradaki masal için bakalım hangi ilmekte saklı  hangi renge bürünmüş bir hikaye dile gelmek isteyecek… (Ve şapkayı takar)


  Birer birer  anlattım duyduğum masalları ..Niyet olarak  ben anlattıktan sonra açık sahne yapmak vardı gelenlerin de bir şeyler paylaşabileceği bir alan açmak.Akış içinde bugün bunu gerçekleştiremedik.Gelen insan sayısı da epey azdı.Israrla armağan ekonomisi  ile sürdürmeye çalışıyorum  masal etkinliklerimi  bir yandan da harcadığım zamanı, hazırlık süreci ve emeği  düşününce bazen bu konuda çok fazla sorgularken buluyorum kendimi neden biletli  yapmadığıma dair.Bir yandan da koşulsuzca paylaşmak istiyorum   her ne yapıyorsam beklentiye girmeden direk karşılık beklemeden..Bugün belki az insan geldi ve az para kazandım ama bir sonraki etkinlik için  farklı olabilir ya da başka kanallardan bana destek gelebilir gibi..Para ile olan ilişkimin iyileşmesi için daha çok deneyimler  kazanıp  deneyler yapacağım gibi duruyor şimdilik kafamda dolananlar bunlar..

Bir sonraki masal gecesi ‘’İz Bırakan Masallar’’ 2 Haziran Salı 20:30'da Kızlar ağası  Hanı  Azize Cafe’de olacak.Masallarla buluşmak ,masallarda görüşmek dileğiyle...

22 Mayıs 2015 Cuma

Zihin Müzemdeki Kelimeler

      Durup  durup  kendi kendime konuşuyorum.Ağzımdan uçan sözlerin bilinmezliğe  olan yolculuğu beni etkileyen.Bazen   bağırarak konuşuyorum -özellikle telefonda-  hele bir de karşıda can kulağı varsa dinleyen  heyecanlı heyecanlı anlatıyorum  rahatsız bakışlar altında . Bu bakışlar arttıkça  heyecanımı çiğnemeden yutup ,kısa ve basit cümleler kuruyorum başka birinin ağzıyla konuşurmuşcasına.Bazen de konuşmak istesem de susuyorum.Böyle zamanlarda bari yazarak içimi dökeyim diyorum ,duruyorum ama yazamıyorum.İşte bu zamanlarda yazamadığım o  kelimeler  birer birer birikiyor parmak uçlarımda.Dokunmayı,sarılmayı neden bu kadar çok seviyorum?İşte dokunduğum , sarıldığım her bir bedene parmak uçlarımda birikmiş o kelimeleri bırakıyorum ben.Bıraktığım  o kelimeler bazen rüzgarda savrulurken bir saç teline tutunuyor düşmemek için ,bazen de kendini bırakıp  toprağa karışıyor,  bazısı akan bir terle çıkıyor  bir yolcuğa , bir diğeri  banyoda suya karışıyor   bir kısmı da derinin altında bir yer buluyor kendine.Bana dokunan başkalarının kelimeleri de belki de benimle hala.. O zaman bu aralar bir arkeoloğa başvurmam gerek, tenimin altında yatan o kelimeleri ortaya çıkarması için*…
Zamanla derim kazılıyor her bir kelime teker teker çıkartılıyor..Çıkan kelimelerin hepsini görmek istemiyorum  ilkin sonra bazı kelimeler  buluyorum aralarından evet onları  yaralarıma sarıyorum ..Geriye kalan kelimeleri  olduğu gibi    değiştirmeden zihin müzemde sergiliyorum . Müzenin girişinde parmak izi alıyorum.Müzenin çıkışının nerede olduğunu ben de bilmiyorum.Bir ziyaretçi defteri koyuyorum ortasına.Müzeyi her ziyaret ettiğimde defteri okuyorum ,kim ne yazdı merak ediyorum bazen de sadece dokunuyorum o deftere bir arkadaşımın elleriyle yaptığı bir defter.Rengarenk bir örümcek , güneşin uzanan ışınları gibi bir ağ örmüş bir örümcek defterin kapağında duruyor..Meleğimden gelen  ‘’Örümcek bu ya            dizeleri yankılanıyor içimden…
                                                                  Topluluğu örüyor,
                    Masallarıyla,’’
            Kelime avcıları evet nasıl da unuttum onların varlığını.Çocukluğumda bulmacalardaki  kelime avını pek sevdiğim geliyor aklıma.Sonra biran  durup  kelime avcılarını  tekrar hatırlatıyorum kendime.Müze yolunda yürürken ayak izi bırakmamaya çalışıyorum ,  takip edildiğimi düşünüyorum  bazen sonra çıplak ayaklarımla toprak anayı öpüyorum** her bir adımda ve güveniyorum her bir canlıya ..Akışa güveniyorum…


     Durup durup kendi kendime konuşuyorum kelimelerin özgürce ağzımdan uçmasına izin vererek ,hikayeler ,masallar anlatıyorum yalnız  olmadığımı bilerek , bir can kulağıyla dinlenildiğimi bilerek 

*Küçük İskender'in benzer bir sözünden esinlendim.
**Walk as if you are kissing the Earth with your feet.” ― Thich Nhat Hanh