6 Mart 2015 Cuma

Bir jam* varmış hep olmalıymış gibi...

          
      Geçen Mayıs ayında masal geceleri düzenleme üstüne  çokça düşünüp eyleme geçemediğim bir dönemde  karşıma çıkan bir söz masal yolculuğuma ivme kazandırmıştı.’’Bir tomurcuk  için çiçek açma mevsimi geldiyse tomurcuk kalmak çiçek açmaktan çok daha zordur’’**.Ben de blogdaki ilk yazımda  bununla ilişkilendirdiğim hayatımın farklı bir döneminden bahsedeceğim.Kendi hayat nehrimdeki suyun akışını değiştiren ,besleyen bana yolumu bulduran bu süreci paylaşarak başlayacağım.Bu eski  yazılarımdan  aslında , o dönem için uzun zaman sonra ilk yazma denemelerimden ufak tefek değişiklik ve kısaltmalarla tekrar paylaşıyorum.

Öncesi..
Durup kendimin bir Hint fakiri  olduğunu düşünüyorum ..Öyle fakirim ki ,şaşırtmıyor  beni paranın yeşili..Artık özgürüm,öyle yalnızım ki…Kutsal melekler ısırır şaadet parmağımdan , cüzzam olmuş bedenimden bir parmak düşer kanalizasyon ızgarasının derinliklerine doğru..
 Koşturan ayakkabıların  betonla buluştuğunda çıkardığı   ses tek bildiğim ninni olur geceleri uyurken.Sokaklar ah o sokaklar , tüm sokaklar benim evimdir Çöpten bulduğum  2010 tarihli gazetenin   sür manşet başlığını okurum  sokak lambası  ışığında ..Yolda yürürken  gördüğüm beyaz eşya mağazasındaki büyüklü küçüklü TVlerin aynı programı yayınlayan görüntüsü  takılır gözüme…Ünlü konuğa  hayattaki başarısının neye borçlu olduğu sorulur?Ben de zihnimden cevaplarım kendimce..Başarı,hayat ,yaşamak ,nefes almak..  Bu kavramlar üzerine düşünürüm .Düşünen bir insanımdır esasen.
   Hayatımın sonsuz parçalı puzzlenı çözmeye niyetlenirim ..Çerçevesini tamamlamanın sevincine kendime bir kadeh şarap ısmarladığımı hayal eder, boş bardağımı havaya kaldırırım hayatın şerefine..
  Yağmur yağar, rengarenk bir damla düşer  alnıma.. Belki de bu benim alın yazımdır kim bilir?Kaderciliğin bazen en yakın çıkış kapısı olduğunu düşünür, yolumu daha da uzatırım..
  Yoldayım hala yollarda paramparça ama bir bütün olarak …

 Suresince ve sonrasi..

       Kozasını yırtan ,mevsimi gelmesine rağmen çıkamayan bir kelebek..Kafasını dışarı uzatmaktan da korkmayan ,çekinmeyen..

   Koca bir hafta ,bir o kadar yavaş akan zaman ,yıllardır  içimde  büyüttüğüm ana / babası belli olan/ olmayan çocuklarımla tanışmak ister gibi..Kimisini iyi ,kimisini kötü yetiştirdiğim, yetiştirmeye zorlandığım..O çocuklar çıktı dışarı teker teker .  İçimde sadece kış değil, 4 mevsim uykusuna yatırdığım o çocuklar kim bilir kaç yaşındaydı ? Onlarla benim de tanışmamın vakti geldi de  geçiyordu. Daha ne kadar saklayabilirdim ki, daha ne kadar uyutabilirdim .Ben  ‘uyusun da büyüsün ninni dedikçe onlar uyuyor , daha da çok büyüyorlardı ilerde sebep olacakları  kötü şeyleri  bilerek /bilmeyerek.Dış dünyaya onları  bırakmalı ya da iç dünyamda kabul edip kendi içimde özgürleşmelerine , dönüşmelerine izin vermeliydim..Bazıları   çıktı, kimisiyle vedalaştım, kimisini tam olarak bırakamadım ..Ayrılırken üzüntüden çok  huzur,mutluluk duyguları  kaldı damağımda..


Şimdi o kelebek dışarıda özgürlüğe doğru kanat çırpıyor kanatlarından akan gökkuşağının renkleri  başka grileşmiş hayatlara renk katıyor ,  her hayata bir bahar estiriyor …

*Girişte alıntıladığım söze ben baya kendi yorumumu da katıp çevirmişim hatırladığım kadarıyla  blogu okuyan bir arkadaş paylaştı daha uygun bir çeviriyle ''Ve bir tomurcukta sımsıkı kalma riskinin, çiçek açma riskinden çok daha acı verdiği gün geldi....''Anais Nin                                                                                
**Bir Jam varmış derken bahsettiğim Jam  katıldığım Anadolu Jam adında bir gençlik buluşması detaylar http://www.anadolujam.com/
    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder