Durup durup kendi kendime konuşuyorum.Ağzımdan uçan
sözlerin bilinmezliğe olan yolculuğu
beni etkileyen.Bazen bağırarak
konuşuyorum -özellikle telefonda- hele
bir de karşıda can kulağı varsa dinleyen
heyecanlı heyecanlı anlatıyorum
rahatsız bakışlar altında . Bu bakışlar arttıkça heyecanımı çiğnemeden yutup ,kısa ve basit
cümleler kuruyorum başka birinin ağzıyla konuşurmuşcasına.Bazen de konuşmak
istesem de susuyorum.Böyle zamanlarda bari yazarak içimi dökeyim diyorum ,duruyorum
ama yazamıyorum.İşte bu zamanlarda yazamadığım o kelimeler
birer birer birikiyor parmak uçlarımda.Dokunmayı,sarılmayı neden bu
kadar çok seviyorum?İşte dokunduğum , sarıldığım her bir bedene parmak
uçlarımda birikmiş o kelimeleri bırakıyorum ben.Bıraktığım o kelimeler bazen rüzgarda savrulurken bir
saç teline tutunuyor düşmemek için ,bazen de kendini bırakıp toprağa karışıyor, bazısı akan bir terle çıkıyor bir yolcuğa , bir diğeri banyoda suya karışıyor bir kısmı da derinin altında bir yer buluyor
kendine.Bana dokunan başkalarının kelimeleri de belki de benimle hala.. O zaman
bu aralar bir arkeoloğa başvurmam gerek, tenimin altında yatan o kelimeleri
ortaya çıkarması için*…
Zamanla derim kazılıyor her bir kelime teker teker
çıkartılıyor..Çıkan kelimelerin hepsini görmek istemiyorum ilkin sonra bazı kelimeler buluyorum aralarından evet onları yaralarıma sarıyorum ..Geriye kalan
kelimeleri olduğu gibi değiştirmeden zihin müzemde sergiliyorum .
Müzenin girişinde parmak izi alıyorum.Müzenin çıkışının nerede olduğunu ben de
bilmiyorum.Bir ziyaretçi defteri koyuyorum ortasına.Müzeyi her ziyaret
ettiğimde defteri okuyorum ,kim ne yazdı merak ediyorum bazen de sadece
dokunuyorum o deftere bir arkadaşımın elleriyle yaptığı bir defter.Rengarenk
bir örümcek , güneşin uzanan ışınları gibi bir ağ örmüş bir örümcek defterin
kapağında duruyor..Meleğimden gelen
‘’Örümcek bu ya
dizeleri yankılanıyor içimden…
Topluluğu
örüyor,
Masallarıyla,’’
Kelime avcıları evet
nasıl da unuttum onların varlığını.Çocukluğumda bulmacalardaki kelime avını pek sevdiğim geliyor
aklıma.Sonra biran durup kelime avcılarını tekrar hatırlatıyorum kendime.Müze yolunda
yürürken ayak izi bırakmamaya çalışıyorum , takip edildiğimi düşünüyorum bazen sonra çıplak ayaklarımla toprak anayı
öpüyorum** her bir adımda ve güveniyorum her bir canlıya ..Akışa güveniyorum…
Durup durup kendi kendime konuşuyorum kelimelerin özgürce
ağzımdan uçmasına izin vererek ,hikayeler ,masallar anlatıyorum yalnız olmadığımı bilerek , bir can kulağıyla
dinlenildiğimi bilerek
*Küçük İskender'in benzer bir sözünden esinlendim.
**Walk as if you are kissing the Earth with your feet.” ― Thich Nhat Hanh
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder