Yolda
yürürken apartmanların arasından başka bir apartman göz kırpar.Diğer
apartmanlara girer gibi girersiniz içine.Apartmanın dikeyliğinde gideceğiniz kata asansörle yükselir belki de yavaştan merdivenleri kullanırsınız nefes
alışverişlerinize kalp atışlarınızın sesi karışarak. Kapalı kapıların ardındaki
başka başka hikayelerin komşusu olursunuz bir süre.Sonra aradığınız kapıya gelirsiniz. Zile basarsınız.Zilin
sesi kulağınızdan içeri girer girmez başlar eşik cini konuşmaya.Size daha önce hiç düşünüp düşlemediğiniz belki de cevabından emin olduğunuzu
sandığınız sorular yöneltir. Şaşıp kaldığınız biran kapı açılır. Ev sahibinin güler yüzü karşılar
sizi. Bu arada ayakkabılarınızı çıkarmayı unutmayın. İngilizce ‘’İf I were in
your shoes ‘’ derler ya hani ben senin
ayakkabının içinde olsam (yerinde olsam)
anlamında..İşte kendinize biçtiğiniz ya da size biçilen o bir çift ayakkabıyı bir süre dışarıda bırakın.
Yalın ayaklarınız , renkli renksiz, yeni eski ,yırtık sökük çoraplarınız
ev terliğiyle buluşsun ya da öylece kalsın. Bilinmez bir hikayeye doğru
bir adım atın.Mevcut hayat hikayenize bir de ev terlikleri ya da o ayak
hallerinizin içinden bakmayı deneyin bir
de…Bu yeni mekan
içinde kurulmuş çemberde yerinizi alın.İsteyenler
hikayesi olan paylaşmak istedikleri yiyecek ve atıştırmalıkları getirsin ortak sofraya.Açılsın
çemberimiz .Kendimize ve birbirimize can
kulağı verelim Hikayelerimiz birbiriyle buluşsun.Oradan
yeni bir hikayeyi düşleyelim.Kendi gerçekliğimiz ile bağ kurup anlatılan hikayelerde başka bir ben bulalım.Ortaklıklarımızı
keşfederken farklılıklarımızı ve
biricikliğimizi de kutlayalım.Hayal dünyasının sonsuzluğu ve sınırsızlığında
oyunbaz çocuk hallerimizle dolaşalım.Bu devam eder gider…En iyisi bu
Çarşamba Alsancak’daki bir evde buluşalım da bakalım bu
buluşma bizi nereye götürüyor ,hep
beraber görelim .Homemade Tales buluşmaları başlasın !!!Facebook etkinliğine ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.
Bir salyangozun arkasında bıraktığı rengarenk izler, etnik bukalemunun kılıktan kılığa girdiği haller,rüzgarın getirdiği tohumla hayat toprağında filizlenenler, varolan hayat ağacından derinlere uzanan kökler,beden akışındaki devinimler,dönmeler,dönüşler,ayın ruh sahillerinde yarattığı gel gitler, içimdeki kemirgenler,hayat/ölüm/hayat döngüsündeki yeniden doğuşlar,günlük yaşantının iç evrendeki yansımaları ve masallardan geriye kalanlar...Bu blogda yazılanlar hayal ürünü olduğu kadar gerçektir.
22 Ocak 2017 Pazar
18 Aralık 2016 Pazar
Homemade Tales
Hayalini kurduğum ve
geçen seneden beri dillendirdiğim homemade
tales * buluşmaları hayata
geçmeye hazırlanıyor.Yeni yıl itibariyle evini açmak isteyenlerin kapısını çalıp
davete icabet edenlerle eşikten geçip aynı çatıda buluşuyoruz. Çemberde herkes yerini alıyor ve hikayelerimizi birbiriyle buluşturuyoruz.
Açacağım bu alanda öncelikle niyetim dinleme kaslarımızı güçlendirmek ,birbirimizin hikayelerine can
kulağı vermek.Bağ kurmak ve mevcut bağlarımızı güçlendirmek, beraber hayale
yatmak, hayallerimizi paylaşmak,
içimizdeki çocukla buluşmak oyun oynamak, saçmalama özgürlüğü tanımak
kendimize, yaratıcı tarafımızla bağ kurabileceğimiz farklı egzersizler yapmak
bazı bazı dans edip hareket etmek bazı bazı yazıp çizip resmetmek. Çok esnek,
yenilenmeye ,değişime her an açık bir alan. Bir niyetim de aslında bu buluşmaların şehirlerde topluluk oluşturma
sürecine hizmet etmesi.Aklımda gönlümde
paylaşmak istediğim çokça şey var .Gelen insanların da ihtiyaçları istekleriyle
beraber yoğrulacak bir süreç .Ben epey heyecanlıyım. Nasıl olacağını ben de
bilmiyorum.Yapalım görelim Daha
çağrı açmadan evininin kapılarını açmaya gönüllü arkadaşlarım var sırada.Çok şükür .Aylık olmasını niyet ettiğim yaklaşık 15 kişi ile sınırlandırmayı
düşündüğüm bu buluşmaların ilki Ocak
ayında Alsancak’da bir arkadaşımın evinde olacak. Detayları ilerleyen süreçte
paylaşacağım.
*Homemade tales ismini İstanbul’da şifahen masallar anlatan arkadaşım Beyza Akyüz’den duydum.Yaşadığı evde
yaptığı masal geceleri var ben bunu başka evlere de taşımak istiyorum.
16 Şubat 2016 Salı
Masal Kervanı
Masallarla olan yolculuğum akıp giderken , bir an durup nerden nereye geldiğimi düşündüm. Tek başıma yaptığım ilk masal gecesinin 8 Mayıs 2014 tarihinde Bornova Beirut Cafe’de olduğunu fark ettim.O
ilk masal gecesini yapmak için ihtiyacım olan cesareti tanımadığım bir insanın paylaştığı bir
yazıdaki sözde bulmuştum. ‘’Ve bir tomurcukta sımsıkı kalma riskinin, çiçek açma riskinden
çok daha acı verdiği gün geldi...''. Anais Nin'in söylediği bu söz çiçek açma
mevsimimi hissettiğimde , tomurcuk kalmaya çalışarak kendimi ne kadar
engellediğimi bir kez daha görüp hayat döngümün akışına izin vermemi bana tekrar hatırlattı. İlk masal gecemde başka bir niyetin de tohumlarını ektim hayat toprağıma.Geze geze
farklı şehirlerde masal anlatmak.Bir masal kervanı. Beirut Cafe kapansa da bu
niyet tohumu benle beraber yolculuğuna
devam etti.Hayal ettiğim bu yolculuğu idealize ederek, zamanımın olmayışını
bahane ederek, yeterince masal bilmediğimi öne sürerek bu tohumun filizlenmesi
için uygun şartları gözetmedim, bu niyet tohumu da filizlenmedi.Ta ki benim doğduğum topraklara adım atıp sosyal medyada bir görseli görmeme
kadar..Betonu delip çıkan bir çiçek gibi
niyetim filizlendi.Bana ilham veren
görselde Moldova’daki kadınlar karlarla
kaplı bir bölgede kuru bir ağacın etrafında el ele tutuşup çember kurmuş şarkı
söyleyerek (şarkı söylemelerini ben hayal ettim J) ağacı baharın gelişi için cesaretlendiriyorlardı.
Ben
de içinde olduğum topluluğun, hayat hikayemdeki kahramanların, biriktirdiğim
masalların etrafımda çember oluşturup beni bu yolculuk için cesaretlendirdiğini
hissettim.Haberci Tanrı Abraxas ile beraber hem baharın gelişini insanlara haber vermek hem de
bahar gelmemiş hayatları baharın gelişi için cesaretlendirmek niyetiyle düştüm yollara..Masal kervanı kulağıma ilk
masalların fısıldandığı Silifke’den başladı,Mersin ve Adana ile devam etti. Kervanın devamında gitmeye niyetlendiğim
şehirler Denizli,Antalya,Isparta,Konya ,Ankara, Eskişehir,Bursa,Çanakkale
,İstanbul ve İzmir . 40 gün 40 gece sürecek bu yolculukta masallarla,hikayelerle insanlar arasında ilmek
ilmek ağlar örmeye , insanların ve
şehirlerin hikayelerine can kulağı vermeye ,masalları yeni mekan ve
insanlarla buluşturmaya, aynı çatı altında düş zamanında vakit geçirmeye niyet ediyorum.Tüm bu
şehirlerdeki tanıklıklarımı ve masal kervanının bende uyandırdıklarını da daha
fazla yazarak paylaşmak istiyorum.
Masal Kervanı yarın akşam Denizli ile yolculuğuna devam ediyor..
19 Aralık 2015 Cumartesi
Yüzleşen Masallar
Tüm ''yüzsüzlüğümle'' davet ettim korkularımı ve masal yolcularını..İki soru çok canlıydı içimde. Korkularım beni ne yapmaktan alıkoyuyor? Kalbim neyin açlığını çekiyor?
Kırkmerdiven Cafe'deki son masal gecesinin giriş bölümünden..
Yine her sabah olduğu gibi
aynı saatte çalan alarmla yeni bir güne gözlerimi açtım.Sıcak yatağımdan dışarı çıkmamla kaybettiğim sıcaklığı rengarenk yeleğimi
giyerek bulmaya çalıştım.Hızla tuvaletin yoluna koyuldum.Elimi yüzümü yıkadım.Bir
lokma ekmeğe gözüme ilişen bir şeyler sürüp
yiyerek geçiştirdim kahvaltımı. Peki ama tüm bunlar her sabah yaptığım şeylerdi bugünü farklı kılan neydi?
Her ne olduysa evden çıkıp yolda yürümeye başladığımda oldu. Patlayan bir bombayla ortaya çıktı korkularım.Öyle çok korktum ki korkudan yüzüm düştü.Kalabalıklar içinde kaybolan yüzümü aradım tekrar aradım sonra biran aramayı bıraktım ve düşündüm yüzsüzlük belki de iyi bir şeydi.İlk etapta alışık olmayınca yüzsüzlüğümü gizlemek için en çok satan gazetelerin sür manşetli haberlerinden küpürler kesip başka bir yüz yaptım kendime .Zaman geçtikçe televizyon ekranının arkasından bakmaya başladım olmayan gözlerimle hayata.Yeni maskeler geçirdim kafamın arkasına her an yüzüme geçirmeye hazır maskeler.Kan kokusunu koklamamak için burun deliklerime parfümlü pamuklar tıkadım.Dilim ezberlerimi tekrarladı durdu bozuk bir plak gibi.Kulağıma muhafızlar diktim gerçekleri içeriye almasın diye.Kalbimin derinlerine dokunmaya başlayanlardan hep kaçtım.Gizledim yüzsüzlüğümü ama belli bir yerden sonra patlak verdi .Gizleyemedim yüzsüzlüğümü .Yüzsüzlüğüm açığa çıkınca ne yapacağımı bilemedim.Sonra açığa çıkarsa çıksın dedim kendime her ne yapıyorsam kimse bana hangi yüzle bunları yapıyorsun diyemez ki onca yüzsüz varken ortalıkta..
Zaman geçtikçe düşünmeye başladım kim bilir şuan gerçek yüzüm nerede?Bir ege kıyısında sahile vurmuştur belki.. Belki de faili meşhur larca toprağa gömülmüştür.Biri çöpe atmak istemiş öteki çöpten alıp bit pazarında 1 liraya satmıştır pazarlıkla …
Yeni bir gün
yaklaşıyor..Güneşe gebe gece , sessiz
ıkınmalarıyla güneşi doğurduğunda kalp
atışlarımın hızlanması yeni dünyanın gelişinin habercisi belki de.Kalp
atışlarım öyle güçlü ki zamanla zihnimdeki
ezberlerimi, doğrularımı,yanlışlarımı ,önyargılarımı ,öğrendiğim her
şeyi birer birer yerle bir ediyor.Sonrasında saf sevginin can suyu olduğu bir
sarmaşık filizleniyor kalbimden ,tüm bedenimi sarıyor.Maskelerimi bir bir
çıkarıyor ve beni ölüme götürüyor .Tabutumda
yeniden doğuyorum ben.Tabutumu beşik yapıp, kendime ninniler söylüyorum.Masalların
gücüne bir kez daha tanıklık ediyorum.Yeni olanı arıyorum ve her birinizin içinde gerçek
yüzümün bir yansımasını görüyorum.Kendi karanlığımda kaybettiğim gerçek yüzümün varlığını hatırlıyorum.Gözlerinizin
derinlerine dalıp yitirdiğimiz o bağı örüyorum ilmek ilmek.Kalplerinizde yeniden açacak o çiçeklerin kokusunu özlemle
içime çekeceğim günlerin hayalini kuruyorum.Anlatacağım masalları dinleyecek o
can kulağına bakıyorum yeniden. Yüzümün parçaları birer birer aydınlanıyor .Karanlıkta kalmış yanlarını
kalbimden akan sevgiyle, barışla ,güvenle, aşkla gösteriyorum.Özümden çıkan bir çift göz
koyuyorum..Artık korku yüklü göz kapaklarım
öfkeyle ,nefretle kapanmayacak. Daha
çok açacağım gözümü gönlümü barışa,güvene,neşeye,sevgiye.Eskiden yeniye geçen
eşikteki masalların büyüsüyle..
12 Temmuz 2015 Pazar
Örümceğin Şarkısı
Masalları sevdiğim farklı
mekanlarla buluşturma niyetim en sevdiğim yeleklerimi aldığım Vatkalı Güve’nin kahramanları Çağdaş ve Duygu ile olan
sohbetime konu oldu.Vatkalı güve, eskilerin herbirşeyi dükkanında baktığım her köşede bir hikaye saklı dururken orada
bir masal gecesi düzenlememek olmazdı.Eskilerden
bahsetmişken bir süredir peşimi bırakmayan
örümcekler ve ağ örme de bu masal gecesinin çıkış noktası oluverdi.Masal gecesinin açılış masalını burada da paylaşmak istedim.
Gecenin sonunda Diana 'nın ellerinin büyüsüyle şekillenen resmim Diana gezgin , seyahat sürecini resimlerle anlatıyor diğer resimlerine burdan bakabilirsiniz |
Sessizliğin ele geçirdiği bir anda başladı her şey....Kendi
içine açılan pencerelerin birine yaklaştı ,durdu ,bakışları dolaştı
derinliğinde…En son ne zaman yapmıştı böyle bir şeyi, hatırlamıyordu..Sonra bir
yürüme sesiyle irkildi , derinlerde bir
yerde bir
ışık gördü.Işığa iyice baktığında
onu bir çocuğun tuttuğunu fark etti.Çocuk
,kapalı kapıların sıralandığı
uzun bir koridorda yürüyordu.Gözleriyle
takip etmeye başladı çocuğu.Çocuk ilerde
bir kapının önünde durdu , eski tahta bir kapı, küflenmiş bir kapı.. Bakan gözlerin belki de önünden defalarca geçtiği ancak açmayı denemediği ,açmaya cesaret
edemediği bir kapı…Bir anda çocuk kapıyı açtı
, karşısına beyaz çarşaflarla
örtülmüş eşyaların olduğu tozlu
bir oda çıktı.Bir çarşafı çekip açtı ,bir yatak çıktı karşısına …Ne zamandır karanlığın içinde bilinmezliğe yürüdüğünü bilmiyordu..Yatağı
görünce bedenindeki yorgunluğu daha çok hissetti yıllardır biriken o yorgunluk
halini , dayanamayıp yatağa uzandı başını
yastığa koydu, tam kendini uykunun şifalı kollarına bırakacakken yan taraftaki
komidinin köşesine bir örümceğin ağ ördüğünü fark etti . Belki başka zaman
görse örümcekten korkardı ama bu kadar
yakından ilk defa tanıklık ediyordu ağını ören bir örümceğe öyle heyecanlandı ki izlemeye koyuldu örümceği... Sessizliğin ele
geçirdiği bir anda örümcek ağlarını ilmek ilmek ördü.Gün be gün çocuk her akşam o odaya gidip
aynı yatakta yatmaya örümceği izlemeye
devam etti.Günler geçtikçe örümceğe gün
içerisinde yaşadıklarını anlatmaya başladı.Korkularını , endişelerini, hayal
kırıklıklarını ..Ertesi gün sevinçlerini, umutlarını ve hayallerini. Örümcek
çocuktan duyduklarını bir bir ilmek ilmek ağına katıyordu.O korkularından
bahsederken ona daha önceki günler anlattığı hayallerinin
,umutlarının ,sevginin ilmeklerini
gösteriyordu.Çocuğun attığı
adımlar ,yaptığı seçimler ihmal ettiği her
şey ilmek ilmek örülüyordu.Odanın
içinden dışarıya, kalptan zihine ,
gönülden gönüle , evrenin bir ucuna kadar ağlar ilmek ilmek örüle örüle devam
ediyordu.Günler sonra örümcek şarkısını söyledi ve çocuk şarkıyı öğrenmesiyle
ayrılmanın vakti gelmişti. O günden
sonra o çocuk
diyar diyar gezmeye ve örümceğin
şarkısını insanlarla beraber söylemeye ve şarkının ardından gelen sessizlikte
açığa çıkan hikayeyi anlatmaya devam etti.Bugün burada yarın başka bir yerde.
ÖRÜMCEĞİN ŞARKISI
'' Aşkı ilmek ilmek ör tüm evrenine
Barışı ilmek ilmek ör tüm geleceğe
Umudu ilmek ilmek ör tüm söylemine
Hayalini ilmek ilmek ör tüm eylemine
Bugünden başla ör , ör , ör,
Bugünden başla ör... ''
4 Haziran 2015 Perşembe
''İz Bırakan Masallar''
Bir masal gecesini daha geride bıraktım.’’İz bırakan
Masallar’’ benim için diğer masal gecelerine göre daha özeldi …Kendimi arkasına rengarenk iz bırakan bir salyangoz olarak hayal ettiğimi söylesem ‘’iz’’ mevzusunun hayatımdaki önemini
az çok ifade etmiş olurum diye tahmin ediyorum.Bunun yanında ritmleriyle Farhood’un masallara eşlik etmesi
ve gecede dans edecek bir alan açmış
olmam masal gecelerinde çok yeni şeyler benim için o yüzden bunları da o geceyi özel kılan nedenler arasına koyabilirim.
Masal gecesine davetimi;
Ellerinizin hikayesi ne?
Ellerim , parmaklarım ve bıraktığı izler…
Peki ya ayaklarınızın hikayesi ?
Ayaklarım ve bıraktığı izler…
Ellerim , parmaklarım ve bıraktığı izler…
Peki ya ayaklarınızın hikayesi ?
Ayaklarım ve bıraktığı izler…
üzerinden yapmıştım..
O zaman hoş geldin seramonisiyle
başlayalım..Benim masal gecelerindeki vazgeçilmezlerimden..
Hoş geldiniz, bilinene bilinmeyene adım atan ayaklarınızla
, hoş geldiniz..
Hoşgeldiniz ellerinizin iyileştirici ve yaratıcı gücüyle
,hoş geldiniz,
İçinizde hayat şarkınızı
söyleyen çocukla , hayallerinizle hoş geldiniz
Yara izlerinizle hoş
geldiniz.
Ve sizi siz yapan
hayat hikayeniz ,hikayenizin kahramanlarıyla hoş geldiniz…
Ben buraya nasıl
geldim?Evden çıkmadan önce bir çift ayakkabı geçirdim ayağıma ve başladım
yürümeye ..Ben yürüdüm yollar aktı
ayağımın altından..Aslında ben her gün aynı yollardan yürüyorum ama her gün farklı şeyler görüyorum.Yolda
yürürken üstüne basıp geçtiğim taş her gün benim farklı bir halime tanıklık
ediyor ve ben o taşa kulak veriyorum beni bana anlatsın diye .. Kimsenin farkında
bile olmadan defalarca kez basıp geçtiği o taş başkalarının da hikayelerini ,ayak
izlerini taşıyor üstünde..Devam ediyorum yürümeye bir ağacı gülümsememle selamlıyor, yeni açan
bir çiçeğin yapraklarına güzelliğini fısıldıyorum ve kokusunun bedenimde dolaşmasına izin veriyorum.. Sonra bir an
durup ayakkabılarıma bakıyorum ve aklıma İngilizcedeki
‘’İf I were in your shoes ‘’ kalıbı
geliyor..Senin yerinde olsam diye çevrilen bu kalıbı kelime bazlı düşünüyorum ‘’ senin ayakkabının
içinde olsam’’ .Sonra zihnim bulanıyor , sorgulamaların ardı arkası kesilmiyor..Ben
hayat yolumda ilerlerken kimin ayakkabısının içindeyim? Gerçekten ‘’kendi ayakkabılarımı’’ mı giyiyorum?Ayakkabılarımı
bırakıp ara ara yalınayak koşabiliyor muyum , toprağı ayaklarımla öpüyor muyum?Arkamda bıraktığım izler
gerçekten bana mı ait ?Sorular zihnimi ele geçiriyor…
Ve sonra ellerim, ellerime
bakıyorum..Ellerimdeki çizgileri inceliyorum, nasırlarımı ,tam kesilememiş
tırnaklarımı, uzun zamandır çıkarmadığım serçe parmağımdaki hayat ağacı
yüzüğünü…Yapan ellerim ,yaratan ellerim, yıkan ,yıkanan ellerim..Ellerimle
kendi bedenime dokunuyorum, başka bedenlerle dokunarak tanışıyorum ,dokunarak
dinliyorum onları.Ellerimle toprağı buluşturuyorum ,tohumlar ekiyorum.Ellerimin
büyüsüyle yaratımı ortaya çıkarıyorum kesiyorum, topluyorum ,ekliyorum,
,dikiyorum,bağlıyorum,renklendiriyorum..
Ve yara izlerim…Onları
bazen kaşıya kaşıya kanatıyorum, ne yarası olduğuna bakmadan yara bantlarıyla
kapatıyorum , görmezden gelip ruhumun
karanlığına terk ediyorum..Bazen de birini bekliyorum öpeyim de geçsin
diyecek birini ve sonra o kişi gelmeden kendim öpüyorum yaralarımı ve içlerinde saklı bilgeliğin keşif
yolculuğunu çıkıyorum..Bu yolculukta dans ediyorum ,içimde akan karanlık nehrin
şarkısını söylüyorum…(İz bırakan masallar gecesindeki dans performansının videosu )
Ve yürüyorum sahip
olduğum tüm izlerle , arkamda bıraktıklarımla devam ediyorum yürümeye ‘’kendi
ayakkabımla’’ bazen çıplak ayak ve arkasında rengarenk bir iz bırakan
salyangozun yolunda
… Masal gecesinde gelen armağanlarla şükran doluyum.Para armağanları ,kitap ,çikolata ,hikayesi olan nesneler ...Masal yolculuğumda ilerlerken daha çok sarılıyorum yaptığım şeye, daha çok güveniyorum her geçen gün bilinmeze attığım adımda ,ihtiyaçlarımın karşılandığını ve desteklendiğimi bilerek ..Koşulsuzca armağanlarımı paylaşmaya doğru gidiyorum..Varlığınıza şükran.Teşekkürler.Masallarla ve masallarda buluşmak niyetiyle,
27 Mayıs 2015 Çarşamba
Bir şapkanın Renklerinde Saklı Hikayeler
Bugün Bornova Nazım
Hikmet Kültürevi’nin bahçesinde bir
masal gecesini daha geride bıraktım.Sabahleyin zihnimde bugün hangi masalları anlatayım sorusu dolaşırken eve gidiş yolunda bir an bir
rüzgar esti ve bu renkli şapka uçtu düştü önüme.Renkleri öyle büyüledi ki beni hiç düşünmeden taktım kafama yürüdüm
yoluma.Kafama takmamla birlikte bir an kendimi şapkanın hikayesinin içinde buldum.Çok eski
zamanlarda bu dünyadan göçmekte olan yaşlı
bir bilge adamın ellerinin büyüsüyle ilmek ilmek örülmüştü bu hasır şapka.Bu bilge
adamın öğretileri parmaklarından her bir ilmeğe sızmış, ağzından çıkan her bir
kelime uçup ilmekler arasında yerini bulmuş, hayata dair umudunu özünden gelen nefesiyle üflemiş ,
başka bir dünya hayalini örmüş bu hasır şapkaya.İlk örüldüğünde
de hasırın kendine has olan rengini taşıyormuş.Gözlerini yummadan önceki son niyeti bu hasır şapkayı rüzgara bırakacak olması ve onun dünyada
unutulmaya yüz tutmuş hikayeleri toplayıp tanıklık ettiği hikayelerin
her birinin her ilmekte başla bir renge
bürünecek olmasıymış.Rüzgar esmiş ve şapkayı uçurup uzun sürecek bir keşf-i dünyaya çıkarmış çöller aşmış ,dağlar geçmiş ..Topladığı her
bir hikaye farklı bir renk katmış ve bir hikaye anlatıcısı bulup ilmeklerinde taşıdığı hikayeler dile gelene dek bu devam etmiş .O beni buldu
ve ben de onun ilmeklerinde saklı hikayeleri bugün paylaşıyorum.Sıradaki masal
için bakalım hangi ilmekte saklı hangi
renge bürünmüş bir hikaye dile gelmek isteyecek… (Ve şapkayı takar)
Birer birer anlattım duyduğum masalları ..Niyet
olarak ben anlattıktan sonra açık sahne
yapmak vardı gelenlerin de bir şeyler paylaşabileceği bir alan açmak.Akış
içinde bugün bunu gerçekleştiremedik.Gelen insan sayısı da epey azdı.Israrla
armağan ekonomisi ile sürdürmeye
çalışıyorum masal etkinliklerimi bir yandan da harcadığım zamanı, hazırlık süreci ve emeği düşününce bazen bu konuda
çok fazla sorgularken buluyorum kendimi neden biletli yapmadığıma dair.Bir yandan da koşulsuzca
paylaşmak istiyorum her ne yapıyorsam beklentiye girmeden direk
karşılık beklemeden..Bugün belki az insan geldi ve az para kazandım ama bir
sonraki etkinlik için farklı olabilir
ya da başka kanallardan bana destek gelebilir gibi..Para ile olan ilişkimin
iyileşmesi için daha çok deneyimler kazanıp
deneyler yapacağım gibi duruyor şimdilik kafamda dolananlar bunlar..
Bir sonraki masal gecesi ‘’İz Bırakan Masallar’’ 2 Haziran
Salı 20:30'da Kızlar ağası Hanı Azize Cafe’de olacak.Masallarla buluşmak ,masallarda görüşmek
dileğiyle...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)